İbn-i Rüşd, İslam dünyasının en büyük filozoflarından biridir. Ona göre, din ve felsefe arasında bir çatışma değil, bir uyum vardır. İbn-i Rüşd, dinin ve felsefenin aynı hedefe hizmet ettiğini ve insanın gerçeği anlama çabasında birbirini tamamlayan iki yol olduğunu savunmuştur.
İbn-i Rüşd, felsefenin ve dinin aynı konuya farklı açılardan baktığını ve gerçeği anlama çabasında birbirini tamamladığını düşünür. Felsefe, akıl yoluyla gerçeği anlamaya çalışırken, din, tanrısal vahiy yoluyla gerçeği bildirir. İbn-i Rüşd, dinin doğru bir şekilde anlaşılması ve yorumlanması için felsefenin önemli olduğunu düşünür.
İbn-i Rüşd, dinin akıl yoluyla anlaşılması gerektiğini savunur. Ona göre, akıl dinin doğru anlaşılması için gerekli bir araçtır. İbn-i Rüşd, dinin doğru anlaşılması için felsefenin kullanılması gerektiğini düşünür. Felsefe, dinin anlaşılması ve yorumlanması için gerekli olan araçları sağlar.
Ancak İbn-i Rüşd, dinin felsefeden üstün olduğunu düşünmez. Ona göre, din ve felsefe arasında bir hiyerarşi yoktur. İkisi de insanın gerçeği anlama çabasında birbirini tamamlayan iki yoludur. İbn-i Rüşd, felsefenin dinin doğru anlaşılması için gerekli olduğunu düşünürken, dinin de insanların ahlaki ve manevi hayatında önemli bir yere sahip olduğunu savunur.
İbn-i Rüşd'ün din ve felsefe ilişkisiyle ilgili görüşleri, İslam dünyasında uzun süre tartışılmış ve etkisini sürdürmüştür. Onun felsefi yaklaşımı, din ve felsefenin birbirini tamamlayan yönleri olduğu fikrine dayanır ve bu fikir, İslam felsefesi geleneğinde önemli bir yere sahiptir.